Şimdiye kadar yaptığım tüm gözlemlerimi değerlendirdim ve nerede bir kazanan varsa, bir umut sattığını gördüm. Umut satmak derken, bir vaat de olabilir bu, sadece romantik bir kelime olarak değerlendirmeyin. 🙂 Umut satanlardan bazı örnekler vererek, bu örnekleri analiz etmeye çalışacağım. Ve son olarak, bu örneklerden çıkardığımız dersleri, girişim fikirlerimize nasıl uyarlamamız gerektiğini anlatmaya çalışacağım. Siz de okuduktan sonra yorumlarla katkıda bulunabilirsiniz.
Yıllardır süregelen ve başarıya çok az kişinin ulaştığı bir satın alma var, piyango biletleri. İnsanlar, milyonda bir gibi ihtimallere umut bağlayarak piyango bileti almaya devam ediyorlar. Burada, vaadin büyüklüğüyle mi bu kadar sürdürülebilir hale getiriyor, yoksa insanların her geçen gün artan sınırsız ihtiyaçları ve bunlara hemen ulaşma arzusu mu, siz karar verin.
Bir diğer değişmeyen örnek, politikacıların vaatleri olarak karşımıza çıkıyor. Aynı politikacının yerine getirmediği vaatlerine dahi tekrar inanabiliyoruz, burada da alternatifsizlik midir yoksa ideolojiler mi öne çıkıyor, yorum sizin. Örneğe takılıp, siyaset meydanına dönmesin lütfen, dikkat. 😉
Uzmanlık eğitimleri geliyor aklıma, hiç bitmeyen, her geçen gün isimleri ve içerikleri değişse de vaatleri değişmeyen eğitimler… Vaatleri nedir, bilgi mi? Tabii ki hayır, asıl vaat iş bulmadır. Bu kurumların vaadi iş bulma da, katılanların umudu farklı mı, hayır. Onlar da iş bulma umuduyla bu kurslara katılıyorlar. Gerçekten bilgi öğrenmeye, kendini geliştirmeye çalışan aday sayısı o kadar azdır ki, sayıları bir elin parmaklarını bile geçmez. Niçin böyle diye soruyorsanız, önce aynaya bakmalıyız. Önce vermek yani değer üretmek yerine hemen kazanma odağından kurtulduğumuz zaman değişir bu devir.
Ve eğitimlerin beraberinde seminerleri, konferansları ele alalım. Belki de en çok umut satmak deyimi buraya uyuyor. Birbirinden güzel başarı hikayelerini dinleyip, başarılı olmayı hedefliyoruz. Başarının tüm sırları, daha önceki başarılı olanlarda diye düşünüyoruz belki de… Gerçekten öyle mi? Başarının anahtarı elinde olan bir kimse, herkesle paylaşmak ister mi acaba? Başarının en temel noktasının çalışmak olduğunu bir türlü kabullenemeyip, kısayol arayışımızdan değil midir başarı hikayelerini hayranlıkla ve pürdikkat dinlememiz?
Sınavlara hazırlık kursları da vaatten ibaret değil mi? Onlara inanma gerekçelerimizin başında önceki kazanmış öğrenciler ve şu andaki eğitmen kadrosu geliyor. Başarının temel kriterleri önceki referanslar ve şu andaki malzeme midir? Üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir konu daha..
Evet, ben de blogumda yani burada size umut satıyorum aslında, birazcık farkla. Fark nedir diye soracak olursanız, çok büyük vaatlerim yok, böylece sizi kandırma ihtimalim de bir o kadar düşük. İrili ufaklı başarılarım ve başarısızlıklarımdan çıkardığım dersleri aktarmaya çalışıyorum.
Oluşturacağınız kampanyanın ya da üzerinde çalıştığınız girişimin sonucunda hedef kitlenize ne vaat ediyorsunuz? Ve bu vaadi destekleyen gerekçeleriniz neler? Vaatleriniz konusunda ne kadar inandırıcı olursanız, kazanma olasılığınız o kadar yükselir.
- Vaadiniz bir piyango biletinin sonucu kadar büyük değilse,
- Politikacılar kadar alternatifsiz değilseniz,
- Hedef kitlenizin hayatını bütünüyle etkileyecek bir vaadiniz yoksa,
- Aynı alanda benzer başarılarınız yoksa…
daha ayakları yere basan gerekçelerle inandırıcı olmak zorundasınız. Bu inandırıcılığı ister algı yönetimiyle, ister somut verilerle elde edin, sonunda kazanacaksınız. (vaade bak :))
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et