15 Temmuz ve Dijital

15 Temmuz’u, yaşananları, hissettiklerimizi ve dahasını anlatmayacağım. Zaten çok fazla şey okuduk, gördük, izledik, duyduk, hissettik. Gündeme dair bir parça dijitalden bahsetmek istiyorum, o kadar.

Yeni medya yayıncılığı, belki de ilk defa gelenekselin güvenilirliğine yaklaştı. TRT’de bildiri yayınlanırken, dijital hesaplardan teyit beklendi, sorgulamalar yapıldı. TRT sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar, yayınlanan korsan bildiriye gölge düşürmeyi başardı. Sonraki aşamada ise dijital yayınlar devreye girdi ve güvenilirlik konusunda geleneksel yayıncılığın önüne geçti. Kanalların Youtube yayınları ve kullanıcıların kişisel canlı yayınları, köklü geleneksel yayın kuruluşlarını geride bıraktı. İletişim çağında, iletişim araçlarını aktif kullanan bir ülkede bir darbenin gerçekleşebileceği ihtimal bile vermiyordum, düşündüğüm gibi de oldu ve çok şükür netice elde edemediler. Cumhurbaşkanımızın ve diğer bakanların da iletişim araçlarını aktif olarak kullanması, sürecin seyrini büyük oranda etkiledi.

Yeni medya yayıncılığında güvenilirlik problemi, manipülasyonların hızlı yayılımından kaynaklanıyor. Okuduğumuz/gördüğümüz şeylere sorgulamadan inanmak da bu süreci besliyor. Toplum olarak sağduyu ile hareket ettiğimizde, manipüle edilmiş yalan haberlerin yayılımına dur diyebildiğimizi fakat bunu bilinçli bir şekilde değil de, el yordamıyla yaptığımıza şahit olduk. Bu alanda bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerektiğini ve tedbirler alınması gerektiğini gördük.

FaceTime nedir diye sorsak, cevaplayabilecek kişi sayısı oldukça az iken, süreçte aktif bir şekilde kullanılması, yeni uygulamalara hızlı adapte olduğumuzu ve dijital çözüm reflekslerimizin bir hayli iyi olduğunu fark ettik.

Her soruna çözümü dijitalde aradığımızı ise, 15 Temmuz gecesi en çok aranan kelime öbeğinin “tank nasıl durdurulur” olmasından anlayabiliriz. Ve Google’nin hayatımızda nasıl bir yer ettiğini de görebiliriz.

Darbeci grubun dijitaldeki bilgilerinin yeterli olmadığını, Telegram gibi daha güvenli uygulamalar varken Whatsapp tercih ettiklerini öğrendik. Şükür ki daha iyi bilmiyorlardı, toplum olarak süreci yönetmemiz daha zor olabilirdi.

Ve kritik tespitlerimden birisi de, neredeyse hiçbir B planımızın olmaması diyebilirim. Geleneksel bir yayın durdurulursa ya da ele geçirilirse, dijital yayınlar ile nasıl devam ederiz, olumsuz yayınların yayılmasını nasıl önleriz? gibi sorulara karşı maalesef cevaplarımız hazır değildi. Yine doğaçlama çözümlerle ilerledik, bireysel yayıncılıkla süreci idare etmeye çalıştık, dijital yayınların devreye girmesi beklenenden uzun sürdü. Hızlı çözüm üretebilmemiz, kıvrak zekamızı gösteriyor fakat tedbirler almamız gerektiğini gördük. Darbe teşebbüsü değil de doğal afetler de olabilirdi, yine benzer bir süreç yaşardık diye düşünüyorum.

Son olarak, mecraların kullanım oranlarının değerleriyle doğru orantılı olmadığını gördük. Snapchat ve Instagram, Twitter ve Facebook’a göre aktif kullanıcı sayılarıyla bir hayli öne geçmişlerdi. 15 Temmuz gecesi ve sonrasında ise bu oranlar tersine döndü ve hatta Snapchat ve Instagram’ın esamesi okunmadı. Mecralar, kullanım alanı ve zamanlamaya/gündeme göre aktif kullanıcı ediniyorlarmış, bunu tecrübe etmiş olduk. Daha çok kullanım, daha çok değer anlamını taşımıyormuş.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.