Sosyal sorumluluk bir kültürdür, PR elde etmek amacıyla yapılan/yapılması gereken bir çalışma değildir. Amaç PR olursa, üretilen değer düşük olur, kimi zaman harcanan emeğin, elde edilen değerden fazla olduğunu görürüz.
Sosyal sorumluluk, diğer birçok kavram gibi içi boşaltılmış bir kavram olarak sözlüğümüzde yer alıyor. Benim irdelemek istediğim konu, Kurumsal Sosyal Sorumluluk. Bu konuda yapılanlar neler, ne yapmalıyız ve ne yapmamalıyız? sorularına cevap vermeye çalışacağım.
Birkaç yıl önce Sosyal Sorumluluğum isimli bir blogda, markaların sosyal sorumluluk projelerini anlatan yazarlardan birisiydim. Yazdığım tüm projelerde dikkate aldığım en önemli kriter, “PR” için değil, “değer üretmek” amacıyla yapılan çalışmalardı. Bazen proje bulmakta o kadar zorlanıyordum ki, kavramın içinin ne kadar başlatıldığını iliklerime kadar hissedebiliyordum.
Yaşadığım bu olayların üzerinden uzun zaman geçti, çok fazla sosyal sorumluluk projesi gördüm, inceledim. Fark ettiğim önemli bir nokta oldu, markalar/firmalar, önce kapılarının önünü süpürmeliydiler. Dünyaya iyilik getireceğim derken çalıştırılan çocuk işçiler ya da 3-5 kişinin hayatına dokunduğunu bas bas bağırıp, çalıştırdığı işçilerin haklarını gözetmeyen markalar, samimiyetsizliklerini belgeliyorlardı, görebilene/duyabilene…
Sosyal sorumluluk adına bir şeyler yapacaksanız, öncelikle sorumluluk almak gerektiğinin farkına varmalısınız. Kuracağınız şirketin temel amacı “fayda üretmek” olabilir, fayda üretirken vereceğiniz zararlar neler, hiç düşündünüz mü? Sigortası düşük gösterilen işçiden, kullanılan malzemelerin karbon salınımına kadar birçok konu, kelebek etkisiyle dünyaya zarar verir. “Büyük hatırlar için küçük kötülükler kabul edilir.” düsturunda insana zarar verme anlamı yoktur.
Hal böyle iken eğitim alamayan bir çocuğun “gösteriş dahi olsa” bir proje dahilinde hayata kazandırılması elbette kötü olamaz. Yalnız, bilinçli bir tüketici olup, diğer tarafı da görüp, gerektiğinde tepki verebilmeliyiz. Gerekirse toplum baskısıyla, yalnızca PR için bile olsa işçi haklarının gözetildiği, çalışma ortamının iyileştirildiği firmaların var olmasını sağlamalıyız. Harcanan emeğin, sunulan faydadan fazla olduğu projelere de tepki verip, tekrarlarının yaşanmasına engel olmalıyız.
Sosyal sorumluluk, kültürümüzde var olan bir kavram, içini doldurmalı, yaşamalıyız. Kuşların göç yoluna kuş evleri yapan bir ecdadın torunlarıyız, kendi işçimizin hakkını korumazsak, kullandığımız araçlarda verimlilik yerine lüksü tercih edersek, gider pusulasında kendi harcadığımız bir faturayı gider gösterirsek, hepimiz kaybederiz. Sonrasında toplum için, insanlık için diye ortaya çıkmaya yüzümüz kalmaz.
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et