“Değer katmak” kavramıyla sözlü olarak girişimler ve sosyal medya ile tanıştık diyebiliriz. Girişimlerin temelinde değer katmak olmalı diye ısrarlı tavsiyeler sunduk, sosyal medyada var olan bir markanın hedef kitlesine değer katması gerektiğini savunduk. Söylemlerimiz ve savunduklarımızda hata yok belki ama eksik var, “değer katmak” kavramını bu iki başlıkla sınırlandırmanın doğru olmadığını fark ettim. Gördüklerimi, hissettiklerimi yazıma aktarmaya çalışacağım.
Yaklaşık dört aydır blog yazıyorum, müthiş geri dönüşler elde ettim. Yaptığım analizlerin temelinde, kattığım değer oranında rağbet görmüşüm. Katma değerimin yeterli görülmediği yazılarımın okunma oranları yüksek olsa bile tavsiye edilme oranı düşük iken, katma değeri yüksek olan yazılarımın tavsiye edilme oranı bir hayli fazla olmuş. Yaptığım analizleri dikkate alarak, artık daha fazla katma değere sahip yazılar yazmaya çalışıyorum.
Girişimlerin temelinde “değer katmak” olmalı diye kesin ifadeler kullandık fakat, bunun altını yeterince dolduramadık. Katma değerin detaylarına girmek gerekiyor. Kimi zaman “vakit nakittir” ifadesinden yola çıkarak, zaman tasarrufu sağlayan bir girişim, katma değerli sayılıyor, kimi zaman saatlerce başından kalkamadığınız bir oyun katma değerli sayılıyor, çünkü zihninizi dinlendirmek, zaman tasarrufundan bir adım öne geçebiliyor.
Çağımızın hastalıklarından birisi, istatistik olarak karşımıza çıkıyor. Kaç takipçimiz var, kaç beğeni almışız? gibi sorulara verilen cevaplar, birçok yönetim kademesindeki insanları memnun etmektedir. Rakamlar ne kadar yüksek olursa, tatminllik düzeyi de bir o kadar fazla olacaktır. Halbuki, burada “değer katmak” odağında hareket edilerek, daha güzel bir dünyaya kapıları birlikte açabileceğimizi düşünüyorum. Yalnızca bir kişinin dahi hayatına gerçekten değer katabilirsek, yüzlerce kişinin sayfamızı beğenmesinden daha etkili bir sonuç getireceği kanaatindeyim.
Değer katmak kavramını hayatımızın birçok alanında gözlemleyebiliriz. İşinizde, evinizde, okulunuzda, çevrenizde ve daha sayamadığım birçok alanda değer katmanız halinde ilgi görür, takip edilir, beğenilirsiniz. İşinize değer katmak, verilen görevleri yapmanın ötesinde bu görevleri en verimli şekilde ve en hızlı yapmak olabilir. İşinizi geliştirip, bağlı olduğunuz markanın gelişimine katkı sağlayabilirsiniz. Bu sayede terfi alabilir ya da özel taltifleri hakedersiniz. İşini geliştiren bir kişi olarak, sizden sonraki neslin idolü olabilirsiniz. Evinize ve hatta evliliğinize değer katmayı bir gaye edinirseniz, evinizde huzuru, eşinizin ve varsa çocuklarınızın size bağlılığıyla ödüllendirilirsiniz. Örnekler uzayıp gider, herbir madde için birer açıklama cümlesi yazma gereği hissetmedim, siz değerli okuyucularımın hayallerine bırakıyorum.
Değer kattığı halde rağbet görmeyenler de olabilir, bunu da dile getirmek gerekiyor. Bunun sebebi ise, katma değerinin sınırlı bir ihtiyaca çözüm olması gösterilebilir. Bir diğer sebep ise, yeterli/gerekli tanıtımın olmamasıdır. Bir girişim olarak düşündüğümüzde, ihtiyacı olan hedef kitleye ulaşamamış olabileceği gibi, hedef kitlenin çok sınırlı bir grup olma ihtimali de mevcuttur. Evlilik gibi düşünecek olursak, üretilen değer karşılık bulmuyor olabilir. Burada Mevlana’nın bir sözü aklıma geliyor, “Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.” Kattığınız değer, nankörlükle karşılık bulabileceği gibi, anlaşılamama ya da beklentileri karşılayamama gibi durumlar olabilir.
Her ne olursa olsun, değer üretmekten vazgeçmeden yolumuza devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Böylesi bir dünya, hepimiz için daha güzel, yaşanılabilir bir yer olacaktır.
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et