Başlık çok iddialı geldi sanırım, başlığın kapsamını biraz daraltayım, yurt dışı girişimler hariç. Şimdi nasıl sizce? Söylemek istediğim henüz anlaşılmadı muhtemelen, ilerleyen satırlarda siz de bana katılacaksınız, buna inanıyorum.
Yerli girişimlerimizi inceliyorum, eskilere ve yenilere bakıyorum. Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Sabri Ülker ve daha niceleri geliyor aklıma. Yeni girişimlerden Simit Sarayı’nın kurucusu Haluk Okutur geliyor. Örnekler çoğaltılabilir, aklıma ilk gelenleri yazdım. CV’lerine bakıyorum, öyle mükemmel üniversiteler olmadığı gibi, kimisinin eğitim düzeyi ilkokul olması bir tesadüf mü sizce?
Bu düşüncelerin sonunda, girişimciliği cahil cesaretine bağlayabiliriz gibi geliyor, tabii buz dağının görünmeyen yüzünü düşünmezsek. Buz dağının görünmeyen yüzünde en başta çok çalışmak var. Bununla birlikte gerçek bir cesaret örneği, hayaller ve bununla birlikte vizyon sahibi kişiler var. Ve belki de en önemlisi, eğitim sistemimiz tarafından törpülenmemiş zihinler var.
Cahil cesaretini biraz açacak olursak, yıllardır oturmayan eğitim sistemimiz sayesinde törpülenen, tek tipleştirilen zihne sahip olmayan kişilerdeki cesaret diyebiliriz. Bu kişiler, belki de atalarından edindikleri vizyonla çok çalışmayı birleştirip, hırsla değil kanaatle büyüyerek başarıya yürüyorlar.
Güzel ülkemin en iyi üniversitesinden mezun kaç gencimiz girişimciliğe soyunabiliyor? Çok fazla istatistik görmüş olmalılar ki, rakamlar onları korkutuyor ve risk alamıyorlar. Bahsi geçen girişimcilerimiz, riskleri hiç mi hesaplamadılar? Elbette hesaplıyorlardır fakat ünvanlı kişilerden oluşan bir toplum baskısına maruz kalmadılar, belki de onların en büyük şansı bu.
Pazar araştırması, risk analizi, vb. istatistikleri mutlaka inceleyin. Dikkat edeceğiniz nokta, bu bilgilerin esiri olmayın, bu bilgiler ışığında cesaretle hayallerinize doğru koşun, rakamlardan korkup geri adım atmayın.
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et