Sözlük anlamı olarak, iznimiz olmadan bize ulaşan e-posta ve mesajlara spam diyoruz. Şu anda gerçekten spam bizim için nedir, bu kavramın içini nasıl dolduruyoruz, biraz düşünmeye davet ediyorum sizi. Hangi mesaj ya da e-postayı gerçekten spam olarak algılıyoruz?
İznimiz olmadan bize ulaşan mesajların, e-postaların içeriği ilgimizi çekerse, tepki vermiyoruz. Tepki verdiğimiz konu, ilgili olmadığımız içeriğin zamanımızı çalması, sinirimizi bozması oluyor.
Günümüz şartlarında kullanıcılar, birçok bilgisini sosyal ağlar aracılığıyla herkese açık olarak sunuyor. Bu veriler üzerinden kişiselleştirilmiş ve ihtiyacı olan ürün ya da hizmetlerin kendisine ulaştırılmasına sıcak bakıyor. Baştan izin almadan kendisine ulaştıysanız, hem yasal değil, hem de kullanıcıyı rahatsız edebilir. Bu rahatsızlığı ise küçük çaplı bir ödül ile gidermeniz halinde, yasal yola başvurma niyetini ortadan kaldırıp, yeni bir müşteri edinebilme şansınız var demektir.
Öyle ki, izin verdiğimiz bir firma dahi olsa bu izni yanlış kullanması halinde, izin almayan firmadan daha çok tepki verebiliyoruz. Buna örnek, bir süre önce yaşadığım durumu, blogumda CRM Temelli Yanlış Bir Kampanya Hikayesi başlığında yazmıştım.
Bugün Ahmet Beliktay dostumun bir anketini doldurdum. Anket sorularından birisini buraya almak istedim.
“Reklamın hiç çıkmasın” diye para verecek olsaydınız aylık ne kadar öderdiniz? *
Asıl ilginç olan konu, bu soruya verdiğim cevap oldu. Tüm mecralarda reklam görmeme bedeli olarak 20-30 lirayı gözden çıkartırken, belki de “ihtiyacım olan reklamları” görmek isteyebileceğimi belirttim. Evet, reklamlar, insanların ihtiyaçlarını fark edip, bu ihtiyaçları karşılayarak, hayat kalitelerini yükseltmeyi vaat ederler. Bana gerçekten doğru reklamlar gösterilmesi karşılığında bile para ödemeye hazırım desem, size abartı gibi gelebilir ama gelecek sanırım buraya doğru gidiyor.
İstenmeyen içeriklerle beynimiz doldurulmaya çalışılırken, bu istenmeyen içeriklerden uzak kalmayı ve yalnızca ihtiyacımız olan/olabilecek içerikleri bize sunmayı vaat eden bir girişim olsa, biraz zamanı değil belki ama yine de mümkün olsa yatırım yapardım. Reklam da aynı süreç geçerli olabilir. Hatta geleceğin meslekleri arasında, İhtiyaç Danışmanlığı, İçerik Filtreleme Sorumlusu gibi başlıklarla karşılaşabiliriz.
Facebook’un Timeline’de yaptığı da aslında bir nebze bu. İçeriklerimiz, davranışlarımız ve ayarlar neticesinde zaman akışımızı güncelliyor, daha fazla bizimle ilgili içerik sunmaya başlıyor. Diğer tüm sosyal mecraların da derdi bu aslında. Her sanal sistemin eksikleri vardır, bu sistemin de eksikleri olduğu halde, zamanla teknolojilere daha fazla yatırım yapılacak, insanlar ise daha fazla bilgi paylaşımı neticesinde yapay zekalar tarafından detaylı analizler yapılabilecek. Bu analizler neticesinde ise, yukarıda bahsettiğimiz süreçler gerçekleşebilecek.
Daha iyi tavsiyeler alabilmek için ne kadar daha bilgimizi sunmaya hazırız? Ne kadar kişiselleştirilmiş bir mesaj ya da e-posta, bizim için spam değeri taşımaz, hatta önemli kategorisine dahil olabilir? Bu sorularla zihnimizi biraz yoralım bakalım, ortaya çıkanları paylaşmak isterseniz, yorum olarak iletebilirsiniz.
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et