Geçtiğimiz günlerde TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda dereceye giren genç iletişimci arkadaşlarla birlikteydim. TRT’nin Yeni Medya birimi ve işleyişi hakkında sunum yapmam gerekiyordu. Böyle enerjik bir grupla sektörü konuşmadan geçemezdim.
Önceki sunuma katılan arkadaşlarla aynı dertten muzdariptiler. Severek takip ettikleri bazı dizilerin reyting savaşlarına kurban gitmesinden yakınıyorlar, buna çare arıyorlardı. Bu durum, yalnızca burada değil, sosyal medyada da birçok defa konuşulmuştu. Birçok kişinin ortak fikri, internet yayıncılığı üzerine oluyordu. Bağış, satın alma ve/veya reklam modeliyle gelir elde ederek yayın hayatlarına internetten devam etmeleri tavsiye ediliyordu.
Yapımcıların, bu kadar ısrarlı talepleri görmezden gelmeleri pek mümkün gözükmüyor. Peki niçin bir aksiyon alınmıyor? Aslında aksiyon alındı, küçük çaplı denemeler gerçekleşti, istenilen düzeyde sonuç elde edilemeyince eski tas, eski hamam modeline dönüldü.
Hatırladığım kadarıyla ilk olarak Kanal D’de yayınlanan Ulan İstanbul dizisi için, kanalın ve yapımcı firmanın kararıyla yayın hayatına internetten devam kararı alındı. Bölüm başına ücret talep edilerek başlayan süreçte reklam modeli de denendi fakat birkaç bölüm sonrasında erken final yaptı. Şimdiye kadarki belki de en ciddi girişim hüsranla sonuçlanmıştı.
Genç arkadaşlarla bu konu üzerinde biraz sohbet etme fırsatımız oldu. Bu durumun sebeplerine geçmeden önce ortaya bir soru attım; “Şimdiye kadar herhangi bir siteye/ürüne bağış yapan oldu mu?” Yaklaşık 30 kişiden bir tane örnek çıkmadı. Bağış, zorunluluktan çok daha fazlasını içeren bir kültüre ait olması nedeniyle seçtiğim bir kavramdı. 1 TL dahi bağış yapmamış bir Z kuşağı topluluğu, haftalık olarak bir diziye ücret ödemeyi göze almazdı, bu durum en sevdikleri dizi için bile geçerliydi.
Sorumun sonrasında, Türkiye’de bir dizinin internetten yayın yapmasına engel olan birkaç maddeyi sıraladım.
- Satın alma/bağış yoluyla yeterli gelir elde edilememesi,
- Markaların, çok daha fazla ölçümlenebilir olarak gözüken internete, geleneksel reklamcılıktan daha az güvenmesi,
- Reklam engelleme ve reklamı geçebilme gibi durumların internette kolay gerçekleşmesi,
- 30-45 dakikalık içerik kalitesi yüksek yapımların üretilme zorluğu ve yapımcıların bu duruma soğuk bakması..
Benim aklıma o anda gelenler bunlardı, sizler de yenilerini yorum olarak ekleyebilirsiniz. Benim özellikle dikkat çektiğim konu ise, satın alma/bağış yöntemi oluyor. Bu kültür bizde henüz gelişmeden, internetten yayın yapan içerik kalitesi yüksek yapımların çıkmasını yakın vadede beklemiyorum. Siz ne dersiniz?
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et