Klişe bir cümleyle giriş yapayım, sosyal medya hayatımızın her anında yer alıyor. Evet, durum gerçekten böyle, böyle olması bir avantaj mıdır dezavantaj mı, tartışılabilir. Hayatımızın her anına dahil olabilen bu kavramın etkilerini, hatta yan etkilerini düşündük mü? Biraz bu konuyu irdelemek istiyorum.
Hayatımızdaki her kavram gibi, sosyal medyanın da iyi ve kötü tarafları mevcut. Güçlü bir araç olan sosyal medya, doğru kullanıldığında güzel sonuçlar verebiliyor, bu durumun aksi de geçerli. Nasıl ki bıçakla domates doğranabiliyor, aynı zamanda adam öldürülebiliyor, sosyal medyayı da kişisel tercihler doğrultusunda iyi ya da kötü bir amaç doğrultusunda kullanabiliyoruz. Geleneksel medyadan farkı, kendimizi daha fazla kaptırabiliyor, daha büyük olumsuz sonuçlarla karşılaşabiliyoruz.
Aile olmak, doğrudan iletişim kurmayı gerektiren bir olgudur. Sosyal medya ise, aile fertlerini birbirinden uzaklaştırıyor, birkaç adım ötedeki bir aile bireyine, dünyanın bir ucundan dolaşıp iletişim kurmaya çalışmasına sebep oluyor. İkinci bir durum ise, hemen yakınında birebir görüşebileceği bir aile bireyi varken, yüzlerce kilometre ötedeki insanlara dokunmak istercesine samimi iletişim kuruyor, uzaklıktan muzdarip oluyor.
Sosyal medya, insanları doyumsuzlaştırdı diyebiliriz. 3-5 kişiyle samimiyeti yeterli gören de bizlerdik, şimdi yüzlerce kişiyle ileri düzey samimiyet kurmaya çalışan da bizleriz. Bu davranışımızın neticesinde, muhabbetimizi ailemizden çok sosyal çevremize akıtmaya başladık. Yeterli muhabbet hissedilmeyen ailelerde ise oluşan soğukluklar, aile kavramını zedeler hale geldi.
Saygıdeğer müdürüm Zeki Tuman‘ın güzel bir tespitinden hatırladığım kısmını aktarmak istiyorum. “Sosyal medyayı yatak odasında bile kullanıyoruz fakat paylaşımlarımız bu seviyede olmamalı, mahremiyetimizde önemli derecede bir sınır koymalıyız.”
Sosyal medya, toplumsal kültürümüzde bir yozlaşmaya sebep olduğu kadar, ailemizden edindiğimiz kültüre de savaş açmış durumda. Pişirdiğimiz yemeğin kokusunun, birilerinin canı çeker diye yayılmasından imtina eden bizler, yiyeceğimiz şeyleri en güzel sunumlar halinde fotoğraf/video olarak paylaşır olduk. Aldığımız her yeni eşyanın fotoğrafını paylaşmaya, gittiğimiz yerleri büyük bir istekle bildirmeye başladık. Aslında yapımıza hiçbir şekilde uygun değildi belkide, fakat, yavaş yavaş ısınan kapta haşlanan kurbağa deneyindeki gibi, kültür yozlaşmasının önüne geçemedik.
Paylaşılan ya da paylaşılmayan her şey dert olmaya başladı, gelmeyen bir doğum günü tebrik mesajı kırgınlıkları beraberinde getirdi. Herkese açık olmayan ilişki durumları, beğenilmeyen içerikler, her şeyden öte bir dert haline geldi. İletildiği halde okunmayan, okunduğu halde cevaplanmayan mesajlar, son görülme zamanları anlayışı ortadan kaldırıp, yerini şüpheye bıraktı.
Doğru kullanımı gerçekten bu kadar zor bir araç mıydı sosyal medya? Yoksa, vesveselerimizi büyütmek için bir kılıf mı arıyorduk, sosyal medyayı uygun görüp, hemen sahiplendik, bilinmez…
Geçtiğimiz günlerde yine sosyal medyada, sosyal medya ile ilgili güzel bir analize denk geldim, sizlerin de istifade etmenizi isterim.
Ne kadar pahalı olmuş “beğen”lerimiz, ne kadar gururlu “paylaş”larımız var. “Yorum yap”mayacak kadar korkak yada tenezzül etmeyecek kadar küstah olmuşuz.
Bir başkasının aklıyla düşündüğümüzü düşünürler diye “retweet” etmiyoruz. O yarım şiir “favorilerim”izin arasına giremez, “beğen”ebiliriz ama…
Açıkça suç olmuş beğeniler:
-“Seni filancanın profilinde görmüşler”
-“O adamın gönderisini beğenmişsin”
-“O kadın benim düşmanım”
-“Yanlış insanlarla arkadaş olmuşsun”
-“Niye öyle yorum yazdın?”miş miş, muş muş…
Facebook’ta ajan gibi dolaşıp “Sosyal medya kullanmıyorum” diyen mühim işleri olan, zatı şahanelerimiz var artık. Resimsiz profillerin, önemli insanları…
Emir Fatih Karasahan
Durup düşünmenin vakti geldi, geçiyor bile. Dev aynasında gördüğümüz halimizi bir kenara bırakıp, gerçek bir aynada bakalım kendimize. Yaptığımız hataları gözden geçirip, yenilerini tekrar etmemek için gayret edelim, ne kadar güçlü bir araç da olsa kültürümüzü yozlaştırmasına izin vermeyelim, kültürümüze sahip çıkan bir tavırla sosyal medya kullanımına devam edelim. Hassasiyetlerimizin azalmasına müsaade etmeyelim. Ve dahası…
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et