Yazıma başlamadan önce bir mazeret bildirimiyle özür beyan etmek istiyorum. Hafta içi her gün blog yazıyordum, takip eden okuyucularım bilirler. Cuma günü zorunlu tatil yapmak durumunda kaldım. Oğlum yatağın üzerinde oynarken ayağa kalktı ve öylece yere düştü. Düşme sonrası başında oluşan morluk ve şişlikle tedirginliğimiz uzunca bir süre sürdü, bu sebeple, akşam saatlerinde yazdığım blog yazımı yazamadım. Siz değerli okuyucularımın anlayışına sığınıyor ve konuya geçiyorum.
Bir süredir danışmanlık yaptığım genç girişimci kardeşimin bazı gözlemleri, beni bu yazıyı yazmaya yönlendirdi. Gençliğin verdiği heceyan ve girişimciliğin getirdiği hız duygusuyla bazı prosedürlerden bir hayli sıkılmış. Mevki olarak kendisinden yukarıda birkaç kişiyi gözlemlediğinde, davranışlarını “bürokrasi” olarak değerlendirdi. Yaşım, girişimlerim ve gözlemlerim doğrultusunda bu gözleminin yanlış olabileceği konusunda kendisini ikna ettim. Bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Girişimcinin kanı, eskilerin deyimiyle delikanlının kanından hızlı akıyor. Öyle ki, hiçbir prosedür olmasın, yolun sonu gözükmese de olur, girerim ben bu yola diyor. Tecrübe ise buna engel oluyor, sonraki adımda karşılaşılanları ya da karşılaşma ihtimali olunan şeyleri dile getiriyor, belki durduruyor ya da sınırlıyor gibi gözüküyor fakat büyük fotoğrafta öyle olmayabiliyor.
Girişimcilik ile ilgili söylenilen söylemlerde kesin ifadeler kullanmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Duruma, zamana, şartlara ve kişilere göre değişkenlik gösterebiliyor. Bu sebeple, yukarıda giriş yaptığım konuda da kesin ifadeler kullanmaktan kaçınacağım. Gözlemlediğim durumlara göre en doğrusu benim kanaatlerim olsa bile, başka konularda bu kanaatler yanlış bir yargıya sebep olabilir.
Daha önceki bir yazımda “…tecrübeler, öğrenilmiş çaresizlik olarak zihinlerimizde yer etmemelidir.” demiştim. Bu sözümü aynen aktarmak istedim. Tecrübeler bize öğrenilmiş çaresizlik ya da bürokratik engel olmamalı, bize rehber olmalıdır. Tecrübelerden ders çıkarıp, doğru analizlerle ayaklarımızın yere daha sağlam basmasını sağlayabiliriz.
Tek çizgi halinde ortada şerit bulunan çift yönlü bir yolda giderken, önümüzdeki aracı geçmememiz gerekir. Bunun ilk sebebi kurallar, ikincisi ise önceki tecrübelerdir. Risk alma yaşınız geçtiyse, kaybedeceğiniz bir itibar ve kaybetmeyi göze alamayacağınız büyüklükte paranız varsa, kurallara uyarsınız ya da uymak zorunda olduğunuzu bilir ve ona göre davranırsınız. Kurallar yoksa bile, önceki tecrübeler sizin için normalden çok daha değerli olur. Girişimci için ise, henüz kaybedeceği bir itibar söz konusu değildir, yolun başındadır. Biyolojik ya da ruh yaşınız genç, macerasever ve kaybetmeyi göze alabileceğiniz bir bütçe yönetiyorsanız, tek çizgi halindeki yolda giderken önünüzdeki aracı geçmek gibi delice şeyler yapabilirsiniz.
Girişimcinin yaptığı şey, aslında delilik olarak bile tanımlanabilir. En fazla birkaç adımını hesaplayıp yola çıkar, tüm basamakları hesaplamaya kalkarsa ya geç kalır ya da girişimcilikten çıkar, işadamına dönüşür. Bana göre, bu kadar planlı, detaycı, ayakları yere basan birisi girişimci değil, işadamı olabilir. Girişimcilik, sonu belli olmayan adımlar toplamıdır. Önceki tecrübeler ve ileri görüşlülükle rota belirlenir, bir ya da birkaç adım atılır, ivme iyiye ya da kötüye doğru gider, gidişattan yaptığınız çıkarıma göre yolunuza devam etmek, vazgeçmek ya da pivot etmek size kalır.
Birçok girişimci, ilerleyen zamanlarda büyük birer işadamı olduğunda, girişimcilere bakış açısı çok farklı olacaktır. Belki bir çoğu, girişimciliği “cahil cesareti” olarak yorumlayacak ve girişimcileri desteklemek şöyle dursun, ailesi ve çevresindekileri girişimcilikten uzaklaştırmaya çalışacaktır. Diğer bir kısmı ise, mentorluk yaptığı girişimcilerin ayaklarının daha fazla yere basmasını sağlamaya çalışacak, başarılı olduğu oranda kendini daha faydalı hissedecektir. Son kısımdakiler ise, girişimci ruhlarını kaybetmeyen, girişimcileri olduğu gibi kabullenen ve destekleyenler olacaktır. Benim buradaki tavsiyem, İkinci ve üçüncü kısımdakilerin denge oluşturmasıdır. Ne ayakları yere bassın diye zorlayarak bürokrasi oluşturmak, heyecanı elinden almak, ne de boşa kürek çekmelerine müsaade etmek doğru değildir, ikisinin ortasında bir denge oluşursa, işte o zaman birçok hedefe varılabilir.
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et